Sıradan Bir Günde Sıradışı Düşünceler
Bugün, sıradan bir günün içinde sıradışı bir düşünceye takıldım. Hayal kurarken bile ne kadar sınırlı düşündüğümüzü fark ettim. İnsan zihni aslında sonsuz ihtimali barındırıyorken, biz hayallerimizi küçücük kutulara sığdırıyoruz. Çevremiz, geçmiş deneyimlerimiz, yaşadıklarımız... Hepsi hayallerimizin sınırlarını belirleyen görünmez duvarlar haline geliyor. Oysa insan hayallerinde özgür olmayacaksa ne zaman özgür hissedecek ki? Belki de hayal kurmak, evrene mesaj göndermenin en saf hâlidir; insan neyin hayalini kurarsa sanki evren onu gerçekleştirmek için zamanını kolluyor.
Bazen sadece doğru zaman, doğru insan, doğru yer ve doğru fırsat bekleniyor gibi geliyor bana. Belki de bu yüzden hayal kurmak bana gökyüzünü hatırlatıyor. Çünkü gökyüzüne bakarken kendimi evimde gibi hissediyorum; uçsuz bucaksız, hiçbir sınıra sığmayan bir ev. Küçükken yıldızları izlerken göz yanılsamalarını yıldız kayması sanır, hemen dilek dilerdim. Hatta kendimce gözümün gördüğü en büyük yıldızı seçer, “Bugün sen benim yıldızım ol, sen benim hayalim ol,” derdim. Bazı şeyler kaç yaşınıza gelirseniz gelin hiç değişmiyor; hâlâ gökyüzünü izlemek huzur veriyor, hâlâ gökyüzü benim evim, hâlâ en büyük yıldız benim hayalim oluyor. Ve aslında hayallerimiz de gökyüzü gibi, evren kadar sonsuz ve uçsuz bucaksız olmalı; çünkü hayal kurabildiğimiz sürece sıradan günler bile sıradışı bir anlam kazanıyor.
Peki , sen gökyüzüne baktığında hangi hayalini saklıyorsun?
Yorumlar
Yorum Gönder