Geçmişe özlem, geleceğe hasret…
Bugün bilgisayardaki eski fotoğraflarımla uzun uzun bakıştık.
Her karede bir anı, her karede başka bir Cansu vardı.
Her yıl, bir önceki yıldan daha hevesli, daha hayat dolu, küçük şeylerle mutlu olmayı bilen bir Cansu…
Gözlerindeki o pırıltıyı gördüm.
Ve birden içimden “Heey gidi günleer heey…” dedim.
Ardından derin bir iç çekiş…
Hani o meşhur video var ya, adam yayında bağırıyor:
“Geri verin lan bana kaybolan yıllarımı!”
İşte tam da o ses çınladı kulağımda.
Gelecek gerçekten daha güzel günleri getirir mi, bilmiyorum.
Ama bugün bir kez daha fark ettim:
Geçmişin mutluluğunu, saf neşesini ne kadar çok özlemişim.
Aslında özlediğim “geçmiş” değil sadece.
Ben, yüzü gülen, hayat dolu olan, sevmeyi bilen…
Küçücük şeylerle bile mutlu olabilen o eski Cansu’yu özledim.
Bu yorgun, içi suskun, aynaya baktığında kendini tanımakta zorlanan Cansu’yu değil…
Ben o içi ışık dolu Cansu’yu istiyorum.
Onu geri istiyorum.
Şimdi Müslüm Gürses’e bağlayıp,
“Yıllar utansın!” diye haykırmak geliyor içimden.
Düşünün, o zamanlar Müslüm bile dinlemezdim!
Hey gidi günler…
Bak bak, yazmaya devam edersem “İtirazım vaaaar bu zalim kadereee” deyip iki kadeh kaldıracağız, Google Amca da bize eşlik eder artık :)
Yorumlar
Yorum Gönder