Kendini Kaybettiğin Değil, Kendini Bulduğun Yerde Kal
Ait olmadığın yerde durmak, ruhuna yük bindirir.
Hayatın birçok döneminde kendimize ait hissetmediğimiz ortamlarda bulunurken yakalarız. Kalabalıkların içinde yalnız hissederiz. Yanımızdaki insanlar güleri, konuşur, ilgilenir gibi görünür ama içten içe bir şeylerin eksik olduğunu biliriz çünkü ait olmadığın bir yerde en yüksek ses bile seni duyamaz, en yakın sandığın insan bile seni anlayamaz.
İnsan bazen sırf yalnız kalmamak için ''ya giderse?'', ''ya beni sevmezse'' zaten kaç kişi kaldı ki hayatımda?'' diye düşünüp kendini zorla bir yerlere ait kılmaya çalışır ama kendine şunu sormalısın: Orada kalmak sana neye mal oluyor?
Ait olmadığın yer ruhuna iyi gelmez. Seni küçültür bastırır, değersizleştirir. Sana ''fazla'' diyenler aslında kendi azlıklarını gizmeleye çalışanlardır. Bu yüzden bazen en büyük iyileşme gitmeyi göze alabildiğinde başlar. Cesaret bazen sadece bir kapıyı kapatmakla ilgilidir. Hayatımızda herkes kalıcı olmak zorunda değil.
Bazı insanlar bir şeyleri öğretip gider, bazıları da sadece gitmesi gerektiği için hayatımızdan eksilir. Bu eksilme sandığın gibi bir kayıp değil, .çoğu zaman bir kazançtır.
Sınır koymak, başkalarını dışlamak değil, kendini korumaktır. Psikolojik sağlamlığın temelinde ''ben ne hissediyorum?'' ben ne istiyorum?'' soruları vardır. Eğer bu soruların cevabı sana zarar veren ilişkilerse orada durmak sana iyi gelmez ve şunu unutma:
Hayır demek bir özgürlüktür ''Buraya ait değilim'' diyebilmek, kişinin kendisine duyduğu saygının göstergesidir.
İzin ver seni aşağıya çeken insanlar hayatından usulca ayrılsın. Onların eksikliği değil, senin sınırın onları uzak tutacak ve sen kendine daha çok benzeyen seni anlayan seni büyüten insanlarla bir araya geldiğinde gerçek ''ait olma'' hissinin ne demek olduğunu anlayacaksın.
Unutma: Ruhun, se ait olmadığın yerlerde oyalanırken sessizce söner ve sen hak ettiğin yerde parlayacak kadar değerlisin :)
Yorumlar
Yorum Gönder